İstanbul'un yanı başındaki gizli cennetler!!

Turkler vatani hakkinda anlatabilir. Ruslar ise sorularina cevap alabilir :)
Okulların kapanması ve yaz aylarının gelmesiyle birlikte başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerden de tatil beldelerine akın başlar. Toplumun büyük kesiminde güneş, deniz, kum denilince akla ilk gelen yerler Türkiye'nin güney sahilleri oluyor. Ancak bunlar için yüzlerce kilometre yol katetmeye gerek yok

Çünkü İstanbul'un hemen yanı başında denizi, kumu ve doğasıyla Akdeniz sahillerine taş çıkaran cennet sahillerimiz mevcut. Üstelik 1-1.5 saat mesafedeki Karadeniz kıyılarının yemyeşil doğası buralara ayrı bir güzellik sağlıyor.

Buralarda kalmak için tatile çıkmak da gerekmiyor. Hafta sonu tatilinizi bu harika yerlerde geçirebilirsiniz. Ya da bir pazar sabahı kahvaltınızı evinizde değil de buralarda yapmak isteyebilirsiniz.

Buralara nasıl, hangi yoldan gidilir? Kaç kilometre mesafededir? Nerelerde kalınabilir ve neler yenir? İşte cevapları

YALIKÖY

Eski bir Rum balıkçı köyü Yalıköy. Eski adı 'Podima' (potin) olan köy, 12 kilometrelik upuzun sahiliyle göz alabildiğine uzanıyor Karadeniz kıyısında. Yalıköy'deki motel sahiplerinin övündüğü kadarıyla, sahildeki iki havlu arasında 10 metre mesafe oluyor. Yani siz havlunuzu beyaz kumların üzerine atıp Karadeniz'e doğru uzanınca, 10 metrelik bir alanın efendisi oluyorsunuz. Şöyle kollarınızı açarak gerinmeye kalksanız bir başkasına çarpacağınız gözde tatil beldelerinin sıkış tıkışlığını düşününce, bu ferahlık duygusu insana inanılmaz bir keyif veriyor.

Çatalca'ya bağlı Yalıköy'ün tarihe 250 yıl öncesine kadar dayanıyor. Tarihi bilgilere göre, Yalıköy korsanların eğlence merkeziymiş. 1913 yılında Yalıköy'de ikamet eden Rumlarla Balkan Türkleri mübadele edilmiş. Karadeniz'e tepeden bakan Yalı Motel Restaurant'ın sahibi sahibi Cevat Yılmaz'ın anlattığına göre, köy yaklaşık 10-15 yıldır turistleri çekmeye başlamış. Köyde Emel Sayın'dan Beyaz'a kadar pek çok ünlünün evi de bulunuyor. Sanatçıların köyü tercih etmelerinin nedeni ise, gözlerden uzak olması... Köyün suyu da çok meşhur. Köy halkı sıfır klorlu suya sahip olmakla övünüyor. Yolu Yalıköy'den geçenler bidonlarını doldurmadan köyden ayrılmıyor.

Nasıl gidelim?

TEM'den gidecek olanlar için Mahmutbey gişelerinden Çatalca-Subaşı-Kestanelik-Çanakça-Dağyenice-Karacaköy üzerinden Yalıköy'e ulaşmak mümkün. E-5'ten ise Çatalca-Saray yolu üzerinden Yalıköy'e ulaşmak mümkün. Bu yol takip edildiğinde İstanbul-Yalıköy arası 105 kilometre.

Ne yiyelim?

Köy balıkçı köyü olduğu için Karadeniz'in tüm balıklarını tatmanız mümkün. Yalı Motel-Restaurant'ın gözdeleri soslu sardalya ve lüfer, palamut ve kalkan...

Yalı Motel Restaurant: 0 212 761 88 98

Koru Restaurant: 0 212 761 88 91

--------------------------------------------------------------------------------

KEFKEN-PEMBE KAYALAR

Kandra'nın Karadeniz kıyısındaki yerleşimlerinden biri olan Kefken'e vardığımızda ilk sorduğumuz neredeyse adı Kefken'in önüne geçen Pembe Kayalar... Kefken'in merkezinde yer alan limana doğru ilerlerken, kırmızı, sarı, yeşil renklerdeki balıkçı kayıklarının denize vuran yansımalarına takılıp kalıyoruz. Limanın ucundaki merdivenlerden çıkıyoruz. Deniz fenerine sırtlarını dönmüş, incir ağacı altında kurulu ahşap masada oturan Kefkenli gençler Pembe Kayalar'a nasıl gideceğimizi tarif ediyor bize. Bir yandan da 'Abla Kefken'i iyi yaz. Bizim tanıtımımız hiç yapılmadı. Bu saatten sonra yapılsa da bir şey olur mu bilemeyiz' demeyi ihmal etmiyorlar. Kefken'in halkı balıkçılıkla geçiniyor. O nedenle buradaki balık restoranlarında bol bol günlük balık yemeniz mümkün. Kefken'in merkezinde açıkçası görülecek fazla bir yer yok. İncir ağacının altındaki gençler bize, asıl görülmesi gereken yerlerin uzun kumsalları olduğunu hatırlatıyorlar. Ve bir çırpıda Kumcağız, Kovanağzı ve Pembe Kayalar kumsallarını sıralıyorlar... Onlar buranın yerlisi, sözlerini dinliyoruz. Limandan çıkıp Pembe Kayalar'a doğru yola koyuluyoruz. Bir yükselip bir alçalan yolda ilerlerken çam ormanlarından yükselen çam kokusu burnunuza çarpıyor. Yol boyunca uzanan uzun kumsallar bazen tepeler arasında kaybolurken, bazen de birdenbire önünüze çıkıyor. Kefken'in kıvrılarak uzayıp giden kumsallarını izleyerek çok uzaklara dalıyoruz. Çam ormanlarının arasından kıvrılarak aşağıya inen patika yol bizi Pembe Kayalar'a ulaştırıyor. Pembe Kayalar'ın ilginç jeolojik yapısı gün batımında ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Öğrendiğimiz kadarıyla, suyun içinde yumuşak olan kayalar çıkarıldıktan sonra sertleşiyor. Osmanlı döneminde dikdörtgen olarak kesilen kayaların deniz yoluyla İstanbul'a getirildiği ve Sultanahmet Camii'nin yapımında kullanıldığı biliniyor.

Uzun kumsallar kıyısında bir hafta sonu kaçamağı yapmak için Kefken çok güzel olanaklar sunuyor. Motel ve pansiyonlarının yanı sıra, bölgede çadır ve kamp yapmak için uygun yerler de mevcut.

Nasıl gidelim?

TEM'den giderken İstanbul'un Anadolu yakasından Kefken arası 140 kilometre ve yol 1 saat 40 dakika sürüyor. TEM'den İzmit yolu üzerinden gidilirken, Kandra çıkışını kaçırmayın. İzmit-Kandra arasındaki 45 kilometrelik yol üzerinde Kefken tabelalarını izleyerek Karadeniz'in bu kıyısına ulaşmanız mümkün.

Ne yiyelim?

Kefken, bir balıkçı köyü. Her gün balığa çıkan tekneler taptaze balıklarla geri dönüyor. Bu nedenle, Kefken'e gitmişken balık yemeden sakın dönmeyin.

Nerede kalalım?

Hotel Kefken: 0 262 563 75 08

Yeniay Pansiyon: 0 262 563 61 16

Özkan Apart Pansiyon: 0 262 566 72 90

--------------------------------------------------------------------------------


KIYIKÖY

Aslında Kıyıköy'ün bir balıkçı köyü için çok uygun bir adı varmış çok eskiden... Yerli halk köylerine Midye adını vermiş. Ancak Kırklareli'nin Karadeniz kıyısında bu şirin balıkçı köyüne Kıyıköy adı verilmiş sonradan. Burası eski bir Rum balıkçı köyü. Kastro'dan çıktıktan sonra oldukça virajlı, ağaçların eğilerek neredeyse kapattığı bir yoldan ilerleyerek Kıyıköy'e varmaya çalışıyoruz. Biz Yalıköy, Çilingoz ve Kastro'dan sonra Karadeniz kıyısındaki son durağımız olarak Kıyıköy'e ulaşmak istediğimiz için bu yolu kullanıyoruz. Ama siz siz olun, bizim gibi bu güzel dört tatil beldesini bir güne sıkıştırmak istemiyorsanız Kıyıköy'e gitmek için TEM yolunu kullanın... Hem çok daha iyi bir yoldan, hem de iki saat gibi kısa bir sürede Kıyıköy'e varıp, kendinizi her zaman tertemiz olan koylara atmanız mümkün.

Sur kapısından geçip surların içinde bulunan ve SİT alanı olduğu için çirkin yapılaşmaya karşı çok iyi korunan köy içinde ilerleyip, deniz fenerinin bulunduğu tepeye doğru ilerliyoruz. Denizcilerin sadık dostu fenere bir selam çaktıktan sonra, oldukça rüzgarlı olan tepeden Kıyıköy'ün insana huzur veren güzelliğini seyretmeye başlıyoruz. Güneş bulutların arasına bir girip, bir çıkıyor. Foto muhabiri arkadaşım Bülent en güzel fotoğrafı çekmek için uygun ışığı bekliyor ama biz tepedeyken güneş bulutların arasından çıkmak için nazlanıp duruyor. Belli ki onun da bir eşref saati var. Aşağıda limanda balıkçılar ağlarını örüyor. Limanın hemen ilerisinde de Kıyıköy'e gelenlerin denize girmek için en çok tercih ettiği koy olan Selvez Koyu bütün güzelliği ile uzanıyor. Sırtını yemyeşil bir tabloya dayamış olan ve baharda günübirlik konuklarını ağırlayan köy, artık yazlıkçılarını karşılamaya hazır gibi görünüyor. İki derenin ortasında capcanlı bir tabloyu andırıyor köy.

Deniz fenerine veda edip, fenerin hemen üstündeki Deniz Feneri Restaurant'a uğruyoruz. Burası bereketli Karadeniz'in tüm balıklarını bulabileceğiniz bir mekan. Restoranın terası Kıyıköy'ü bütün güzelliği ile gözler önüne seriyor. Alt kat ise motel olarak kullanılıyor. Kıyıköy'ün ara sokakları arasında dolaşmaya başlıyoruz. Köyün yaşlıları kahvehanenin önünde, kadınları ise eski evlerin önünde oturmuş günün bitmesini bekliyorlar sanki, büyük bir dinginlikle... Bize kurbağaların sesleri eşliğinde, nilüfer çiçeklerinin süslediği, etrafı ağaçlarla kaplı Kazandere ve Pabuçdere'de sandal keyfi yapmamızı öneriyorlar.

Kıyıköy çıkışında çok şirin bir pansiyon gözümüze ilişiyor. Balıkların oynaştığı kocaman, rengarenk bir tabelanın üzerinde Palaz Pansiyon yazıyor. Artık konuk ağırlamak için sabırsızlanan pansiyonun en küçük sahibi Alper koşarak geliyor yanımıza. Henüz üç dört yaşlarında ama şimdiden söyleyelim misafirleriyle çok yakından ilgileniyor. Pansiyonda kalmasanız da köy kahvaltısını mutlaka denemenizi tavsiye ediyoruz. Köy yumurtası, balı, tereyağı ile burada kendinize mükellef bir ziyafet çekebilirsiniz. Alper'in babası bize 'Aya Nikola Manastırı'nı gezdiniz mi?' diye sormasa, sırtımızı koskoca bir tarihe dönüp Kıyıköy'den çıkacakken geri dönüyorduk... Ağaçlar arasından ilerleyen Papuçdere'nin kıyısına doğru yürüyüp, kaya manastırlarının en iyi örneklerinden biri olan Aya Nikola Manastırı'na varınca, manastırın tanıtımından sorumlu Hamdi Kaya ve ailesini, tarihe sırtlarını dayamış çay içerken buluyoruz. Buraya daha çok Yunanistan'dan turistlerin geldiğini söyleyen Hamdi Bey, Yunanlılar tarafından yakından tanınıyor. Hatta Aya Nikola'yı tanıtan Yunanca bir web sitesinde adının geçtiğini bile söylüyor. Küçük Sevcan, Mert ve Nur bize manastırı gezdirirken bir yandan da anlatıyorlar. Zemin katı eskiden kilise olan manastırın VI. Jüstinyen dönemine ait olduğunu öğreniyoruz. Arkamızda denizi, doğası ve tarihi ile mutlaka görülmesi gereken bir yer olan Kıyıköy'ü bırakarak sur kapılarından çıkıp yine yollara düşüyoruz.

Nasıl gidelim?

TEM Mahmutbey gişelerinden Edirne istikametine giderken Çerkezköy sapağından giriliyor. Saray tabelaları takip edilerek Kıyıköy'e ulaşmak mümkün. Yol uzunluğu 137 kilometre.

Nerede kalalım?

Deniz Feneri Restaurant-Motel:

0 288 388 60 73 - 74

Genç Otel: 0 288 388 65 68

Palaz Pansiyon:

0 288 388 61 77

Ne yiyelim?

Kıyıköy bir balıkçı köyü olduğu olduğu için buraya kadar gitmişken mutlaka tekir, barbunya, palamut ya da kalkan yiyin.

Deniz Feneri Restaurant: 0 288 388 60 73

Yakamoz Restaurant: 0 288 388 61 59

--------------------------------------------------------------------------------

KERPE

Karadeniz'in şirin ilçesi olan manda sütünden yapılma yoğurduyla meşhur Kandıra'dayız bu kez... İlk durağımız, antik bir kentin üzerine kurulu olan Kerpe... İstanbul'a bir buçuk saat mesafede olan bu şirin kıyı, şehir kaçkınları tarafından çoktan tüm koylarına kadar zaptedilmiş zaten. Etrafı yemyeşil bir ormanla çevrili Kerpe Koyu'nun ağzı kuzeye değil, batıya baktığı için burası Karadeniz'in hırçın dalgalarından uzakta dingin bir sahil... Daha çok Sarısu Plajı ve Ömer Ağzı Plajı tercih ediliyor. Son yıllarda özellikle hafta sonları İstanbulluların akınına uğrayan Kerpe, 'Karadeniz'in Bodrum'u olarak anılıyor. Yaz sezonunda Kerpe'de bulunan oteller ve pansiyonlar doluyor. Bu nedenle rezervasyonsuz gitmemenizi öneririz.

Kandra'nın Kıncıllı Köyü'ne bağlı bir mahalle olan Kerpe'de özellikle pansiyonlar revaçta. Kahvaltı dahil pansiyonların fiyatı 20 milyon lira. Kerpe'de iki tane de otel bulunuyor. 30 dönüm orman içindeki denize sıfır Varuna Club konfor arayanlar tarafından tercih ediliyor.

Balıkçı köyü olan Kerpe'de kendinize mutlaka balık ziyafeti çekin deriz. Tayfun Kerpeli'nin ailesi ile birlikte işlettiği Kerpe Balıkçısı'nda fiyatlar çok makul. İstavriti, hamsiyi beş milyona yemeniz mümkün. Eğer sabah saatlerinde Kerpe'de olacaksanız, köy kahvaltısını da es geçmeyin. Kerpe'den dönerken, küçük bir market olan 'Dünya Güzelinin Yeri'nden bakraçlarda satılan manda yoğurdunu almayı unutmayın.

Kerpe sahiline veda ederken baharın son gününde orada olmamıza rağmen denize girenleri görüyoruz. Bir anne, iki yaşındaki oğluyla hafta sonu tatilcilerinin kalabalığı olmaksızın bomboş sahilin tadını çıkarıyor. Biz şehrin yolunu tutarken, onlar ardımızda mutluluğun resmini tamamlamaya çalışıyorlardı.

Nerede kalalım?

Varuna Club Kerpe:

0 262 561 28 00

Kerpe Otel: 0 262 561 25 82

Kerpe Pansiyon: 0 262 561 23 33

Kaptan Pansiyon:

0 262 561 25 11

(Kamp yapmak isteyenler için kampingler de mevcut)

Nasıl gidelim?

TEM'den giderken İstanbul'un Anadolu yakasıyla Kerpe arası 130 kilometre ve yol bir buçuk saat sürüyor. TEM'den İzmit yolu üzerinden gidilirken, Kandra çıkışını kaçırmayın. İzmit-Kandra arasındaki 45 kilometrelik yol üzerinde Kefken ve Kerpe tabelalarını izleyerek Kerpe'ye ulaşmak mümkün. Eğer bizim gibi Şile-Ağva üzerinden gidecekseniz Kandıra tabelalarını takip etmeniz gerekiyor. Kandıra-Kerfe arası 10 kilometre. Küçük bir uyarı yapalım, her iki tarafında fındık bahçelerinin bulunduğu yolda karşınıza çok sayıda kaplumbağa çıkıyor... Yol kenarında kurulu tezgahlarında kiraz ve çilek satan köylüleri ziyaret etmeyi de unutmayın.

Ne yiyelim?

Karadeniz kıyısındaki Kerpe'deki balıkçı restoranlarında istavritten tekire, lüferden pavuryaya kadar her çeşit balık mevcut ve çok lezzetli.

Kepre Balıkçısı: 0 262 561 23 33 Karagöz Restaurant: 0 262 561 20 22
When I was a kid I used to pray every night for a new bicycle. Then I realised that the Lord doesn't work that way so I stole one and asked Him to forgive me.
Аватара пользователя
NonConformist
Султан
 
Сообщения: 727
Фото: 130
Регистрация: 14 июл 2005
Откуда: Turkiye

Модераторы

vika, Natali$ka

Навигация

Вернуться в Turkiye Kulturu Tarihi ve Seyahat

Кто сейчас на форуме

Сейчас этот раздел форума просматривают: нет зарегистрированных пользователей и гости: 1